Asansörde 7-8 kişi var, tek kişi konuşuyor: “Günde 20 saat çalışıyorum. Yarın Dubai’ye gidiyorum, oradan San Francisco’ya geçeceğim. Hadi bu iyi. Cenevre’de 20 saat çalışıyorum. 700 kişiyi yönetiyorum.”
Asansörde 7-8 kişi var, tek kişi konuşuyor: “Günde 20 saat çalışıyorum. Yarın Dubai’ye gidiyorum, oradan San Francisco’ya geçeceğim. Hadi bu iyi. Cenevre’de 20 saat çalışıyorum. 700 kişiyi yönetiyorum.”
8. kattan 11. kata çıkana kadar geçen bir kaç saniyelik süre içinde kurulan cümleleri apışarak dinleyenler kurumsal iletişim görevlileri, basın mensubları, hastane yetkilileri, vesaire… Hayatı bir çoklarına göre daha aktif, daha çok insan tanıyarak, daha hareketli geçen o 7-8 kişinin saniyeler içinde başını döndüren insan içinse kurulan cümleler tıpkı yaptığı ameliyatlar gibi sıradanlaşmış bir kaç seyahat. Bu, onun rutini.
O, Cenevre Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Ordinaryüs Profesör Doktor Afksendiyos Kalangos!
2001’de kürsü başkanlığına getirilmiş, 2011’de Kardiyovasküler Departman Direktörlüğü olmuş, 100’ün üzerinde başarılı cerrah yetiştirmiş, 14 yeni ameliyat tekniği geliştererek adını tıp tarihine yazmış, pembe gömlek üzerine açık mavi kravat takan ve füme takım elbisesini yakasına taktığı yine pembe mendille taçlandıran, elleri çok beyaz ve temiz adam. Evet böyle adamlar var! Ve ben karısını çok merak ediyorum. Yalnız ve mutsuz mu? Gururlu ve aşık mı? Veya çeşitlendirilebilen ikilemeler felan… Biz kadınlar işte…
Karşınızda konuşsun, dirseğinizin bulduğu yere dayandığını, elinizin yanağınıza gittiğini, başınızın hafif eğildiğini, dudaklarınızın aralanmaya başladığını ve dalıp gittiğinizi anlamazsınız. Sayısız mucizeyi, “Dün bakkala gittim, sakız aldım” rahatlığı ile anlatıyor. O anlattıkça size de kalp kapakçığı ameliyatları bisiklete binmek gibi geliyor. He bir de iyi ettiği hastalardan biri ile tanıştıysanız, – benim tanıştığım 17 yaşında bir genç kızdı. Üniversiteye hazırlanıyordu. İlk sınava girmiş, ikincisine girmeden kalbi teklemişti, iki sınav arası bir ameliyat – kendini bir insanın ellerine bırakmak için önce ona güvenmek gerektiğini iyi anlarsınız.
Neyse… Mevzu hasta-doktor ilişkisi, bir ordinaryüsün başarıları ya da kalp kapakçığı ameliyatları değil.
Mevzu, en basitinden bir baba-oğul ilişkisi.
Adını telafuz etmesi pek güç. Afksendiyos… Soyadı şimdilerde Yeşilköy’de bir sokak adı. Kalangos. O sokakta geçmiş zamanda geniş bahçeli bir ev vardı. Bahçesi haftanın 3 günü şifa arayanlarla dolup taşardı. Bahçesi deniz kokan ahşap evin sahibi,,, Afksendiyos’un babası Konstantin Kalangos idi. Doktordu. Eski zamanların deyişi ile semt hekimiydi. Peki neden bir hastanenin değil de evinin bahçesi dolup taşardı?
Oğlu anlatıyor: “Bırakın hastalara bedava bakmayı, cebindeki parayı ilaçlarını alsınlar diye dağıtırdı.”
Buraya bir yere fotoğrafını koyacağım İç Hastalıkları Mütehassısı Kalangos’un. Ağız dolusu gülüyor. İçi rahat insanlardan… 2 Temmuz 2004’te ölüm ilanı yayınlanmış Hürriyet Gazetesi’nde… Güzel bir yere gitmiştir diye tahmin ediyorum, güzel insan yetiştirmiş. Bir gün şöyle demiş oğluna: “Bu toplum sana unvanlar verecek. Sonra verdiği unvanların hepsini geri alacak.”
Bu laf takılıp kalmış aklına. Çalışmış çalışmış çalışmış. Unvanlar almış. Ordinaryus olmuş, daha ne olsun. Amerika’da, Fransa’da ihtisas yapmış, Cenevre’ye dönmüş, sonra bir bakmış dünyaya, meğer her yıl 7 milyon çocuk onun uzmanı olduğu hastalıkla doğuyormuş. Kalp kapakçıkları sorunlu oluyormuş. Ve yarısı, 3 buçuk milyon çocuk ülkelerindeki sağlık hizmetleri yetersiz olduğu için ölüyormuş. Evet, ölüyormuş! Yıllardan 1998! Karar vermiş. “Koşacağım, bu dünyayı baştan aşağı koşacağım, uzanabildiğim her yere uzanacağım, o çocukları iyileştireceğim.” demiş.
Her Allah’ın günü, “Bugün yeni bir karar aldım” deyip iki saat sonra o kararı unutanlardan değil Kalangos. Aklına koyduğuna saldıranlardan. O fikir beyninde yankılandığı sene hiç beklemeden sağında solunda eş dost, maddi manevi yardım edebilecek kim varsa topladı ve “Herkes için Kalpler” derneğini kurdu. Başladı gezmeye… Tek nefeste saydıkları; Eritre, Gürcistan, Mozambik, Fas, Cezayir, Suriye, Lübnan, Hindistan, Vietnam… Ve dahası…
Bu kadar anlattıktan sonra gittiği ülkelerde ameliyat ettiği küçük kalplerin ailelerinden para aldığını düşünmüyorsunuzdur elbette değil mi?
Bir basın toplantısı vesilesiyle tanıştık onunla ve konuşamadık aslında. Sadece 1 saatçik, İstanbul’a kısa ziyaretinin gerekçesini anlattı, ameliyat ettiği genç kızı tanıttı, bir kaç teknik ayrıntı… O da yetti.
Kim bilir ne öyküler vardır kalbinde… Tamir ettiği kalplerin öyküleri…
Neyse, şimdi ne mi yapıyor? Halen Cenevre’de harıl harıl doktor yetiştiriyor, hasta iyileştiriyor. Dünyayı dolaşıyor, çocukları hayata döndürüyor. Hastanedekilerin söylediğine göre bu yıl 15 kere daha gelecek Türkiye’ye. 15 ameliyatı daha var. Bir yandan da Yeşilköy’deki evinin inşaatıyla meşgul.
Memlekete kesin dönüş var!
Kim bilir; belki bahçesi deniz kokan ahşap ev yine hastalarla dolar…